4 Haziran 2014 Çarşamba

Kudüs Maratonu


Kudüs…
Dinlerin kutsallarının, eski ile yeninin, muhafazakârlık ile modernitenin kesiştiği diyar.

Hem bu güzellikleri hissetmek hem de Kudüs’te koşabilmek, yani bu iki zevki bir arada gerçekleştirmek için Kudüs’e gittik.

19.03.2014 tarihinde yapacağımız yolculuğun biletlerini 10.10.2013 tarihinde alınca çok ama çok uygun fiyata bilet bulduk.
Ankara – İstanbul bağlantısını da halledince işler biraz daha kolaylaştı.

Sabah saatlerinde önce İstanbul’a oradan da saat 15.30 uçağı ile İsrail Ben Gurion havaalanına hareket ettik.
İsrail’deki havaalanı kontrollerinin çok sıkı olduğuna yönelik haberler sebebiyle çekinmedik dersek yalan olur.
Kapıdan Çık Sağa Dön:
Nesher

Havaalanına vardığınızda pasaport kontrolü bir miktar uzun sürüyor. Tahmin ediyorum ki kademeli bir güvenlik var ve daha çok psikolojik yaklaşımlarla vücut diline ve stres tepkisine esaslı risk değerlendirmesi yapılıyor. Zaten siz oraya varmadan önce karar verilmiş durumda…
Havaalanından çıktığımızda hava kararmıştı. Hemen hatırlatayım. Taksi iyi bir tercih değil. Uçak çok geç inmediyse taksi yerine dolmuşları kullanmak çok daha uygun. Nesher adı verilen bu ulaşım araçları için havaalanından dışarıya çıkmanız yeterli. Üç kişi olmamıza rağmen taksi ücretinin hemen hemen yarısını ödemiş olduk.
Kudüs’te otel ücretleri hiç de ucuz değil. Bu nedenle The Abraham Hostel de kaldık.  Adresi pek bir anlam vermese de (67 Hanevi’im street, Davidka Square, Jerusalem, 94702, Israel) şehir merkezinde olduğunu söylemeliyim.
Hostel’den çok memnun kaldık. Kendi bulaşığınızı yıkamaktan hoşlanmıyorsanız sorun olabilir. Dönüş sırasında taksiyi de onlar ayarladığı için 60 dolara havaalanına gittik. Ama sonradan fark ettik ki Nesher tam da Hostelin önünden geçiyor.
 
Unutmadan… Hostelde gerek Kudüs Maratonunun yapıldığı noktaya gerekse Hayfa kapısına yürüyerek ulaşılıyor.
Büyük Süleyman Caddesinden yürüyüp Osmanlının yaptığı kapıdan eski Kudüs’e girmek de ayrı bir heyecan.
Kudüs şehir turunu da Hostel ayarladı ve turun başlayacağı noktaya kadar götürdüler. Aslında nerede kalırsanız kalın Sandeman’s New Europe ile 18 ülkede ücretsiz tura katılabilirsiniz. Merak edenler için http://www.newjerusalemtours.com/ adresi yeterli olacaktır. Unutmadan tur bitiminde bahşişi unutmak yok.
Kudüs’ün eski şehir bölgesi 4 parçadan oluşmuş.  Turumuz, Ermeni, Hristiyan ve Musevi bölgelerini dolaştırıyor ancak Müslüman bölgesine girmek sadece Müslümanlar için mümkün. Bu nedenle Müslüman bölgesine gidilmedi.  
İki saatlik kısa turun ardından ver elini Müslüman bölgesi. Sadece Müslümanların girebildiği bu bölümün kapısında güvenlik görevlileri bekliyor ve çeşitli yöntemlerle sizin Müslüman olup olmadığınızı anlamaya çalışıyor. Türk olduğumuzu söylediğimizde doğrudan içeriye aldılar. Tam Kubbet-üs Sahra’ya ilerlerken bir başka görevli tekrar sorguladı ve “Sen pek Türk’e benzemiyorsun” dedi. Oraya nasıl Türkler gidiyorsa artık adam beni pek beğenmedi.  
Önce Kubbet-üs Sahra ve çevresini gezdik.
 
Kubbet - üs Sahra'dan Mescid-i Aksa'ya gidiş (Fotoğrafı çeken benim...) 
Namaz vakti geldiğinde koşarak Mescid-i Aksa’ya gittim. Gerçekten anlatılmaz bir huzur ve mutluluk. Kapıdan çıktığım andan beri aynı şeyi söylüyorum: İyi ki geldik…
Mescid-i Aksa'nın içi
Gayet yorucu bir günün akşamında Hostele yakın Pazar yerine uğradık. Yiyecek ve içecek sıkıntısı yok ama bu semt pazarı bir başka. İşte bizim olayımız başladı: Shavurma ve Falafel. Önce Falafel den başlayalım: Nohut, soğan, sarımsak, maydanoz, sivri yeşil biber, kimyon, tuz, sumak, un, krmızı pul biber, karabiber den müteşekkil. Gobit ekmeğin içine, ki orda Pita deniyor, Falafeli doldurduktan sonra üzerine yeşil soğan, taze nane, kıvırcık yaprağı ve turşuyu koyarız. Ancak bitmedi. Asıl tadını veren malzemeyi olanca ihtişamı ile üzerine boca edelim: Tahin…
Şavurma ise savrulmadan gelmektedir. Bildiğiniz döner. Ancak tadını veren içine konan Tabule veya Fettuş olarak adlandırılan soslardır.
Göğüs numaraları ICC Jerusalem International Convention Center’den alındı. Gayet başarılı bir fuar ve fiyatlar da oldukça uygundu.
Bu noktaya ulaşımı hafif raylı tren ile yaptık. Kudüs bu konuda büyük bir atılım yapmış ve şehir içi hafif raylı taşımacılıkta söz sahibi olmuş. Unutmadan ulaşımı sağlarken dokuya da zarar vermemişler. Aksi halde Dünya ayağa kalkardı.
Yarışın başlangıcı ve bitişi Sacher Parkta gerçekleşti. Gerçekten çok büyük bir organizasyon söz konusuydu.
Başlangıç çizgisinde Türk Bayrağını gördüm. Genelde organizasyonlar dikkat etmiyorlar ancak İsrail buna dikkat etmişti. Listelerden kontrol ettiğim kadarıyla 10 Km de Türkiye’den katılan tek olduğumu düşündüğüm için bir miktar gururlandım.
Galiba Bayrağı Ters Takmışlar... 
Efendim gelelim koşuya. Ortalama olarak 7 dakika daha kötü koştum. Starttan itibaren başladığımız tırmanmayı bitiş noktasında tamamladık. Böyle bir parkur olur mu? Hem sıcak hem de yokuş. Öyle böyle değil. Sanırım 40 dakika tırmandık. Düpedüz su kaynattım. Sevmediğim iki şey: Güneş ve Yokuş. Her ikisi el ele vermiş beni bekliyorlardı.
Neyse. Maksat hâsıl oldu ve yarış bitti. Ver elini Falafel ve Şavurma…
Ankara’ya dönüş yolunda Hz. Ömer’i araştırmaya karar verdim. Hz. İsa'nın çarmığa gerildikten sonra bekletildiği taşın bulunduğu yere kurulduğuna inanılan Yeniden Doğuş Kilisesinin hemen yanında yer alan Hz.Ömer Camiinin hikayesi bu kararıma vesile oldu.  Bunu da diğer bloğumda anlatayım.
 
Sözde değil özde Ömer olmak gerek. Vesselam…