Ankara İstanbul ve oradan da Edinburgh! Yaptığımız yolculuk
pek keyifliydi. Mayıs ayının sonunda Ankara’da hava gayet sıcak olmasına karşın
Edinburgh oldukça soğuk ve genelde yağışlıydı.
Edinburgh havaalanı oldukça küçük. Buna rağmen hiçbir şey
üstünkörü değil. Başta ulaşım olmak üzere aradığınız her şeye kolaylıkla
ulaşıyorsunuz.
Havaalanından şehir merkezine ulaşım çok rahat. Airlink adlı
otobüslerden başka bir yöntemi tercih etmek olsa olsa zenginlik belirtisidir.
Otobüslerin içi de gayet enteresan. Bavullar için ayrı bir
bölüm yapılmış. Ayrıca iki katlı otobüslerin sizi karşılaması da ayrıca keyif
verici.
Kişi başı 7 Sterlin ödeyerek gidiş dönüş biletlerimizi aldık. (Siyasi
gücü ifade etmemek için Pound demek istemem)
Otobüsün son durağı şehir merkezi oldu. Kısa bir yürüyüş ile
önce şehir merkezi olan Princes Street’e
ulaştık.
Şehir tamamen tarihi yapılardan ve yeşil alanlardan oluşuyor.
İnsan böyle bırakır mı canım. Şöyle 40 katlı konut projeniz, bir AVM çalışmanız
yok mu diye soracak oluyoruz ama bunlar konudan bile haberdar değil. Ne tuhaf
değil mi? Adam Smith Edinburgh’un içinden.
Koşunun büyük kısmının da şehrin merkezindeki yeşil alanda
yapılacağını görünce daha da şaşırdık. Yeşil alan deyip geçmeyin. Hollyroad
Park ve çevresindeki yeşil alan koş koş bitmiyor.
Kalacağımız yeri de koşunun yapılacağı yere yakın bir yerden
seçtik. Hem ekonomi hem de ulaşım kolaylığı sağlayan bu otel E.Mayfiled de
bulunuyordu. Sanırım tüm evler konaklama hizmeti vermekteydi.
Koşuda kullanılacak göğüs numarasını ve diğer eşyaları almak
üzere İskoç Parlamentosunun yakınında inşa edilmiş olan “Our Dynamic Earth”
yapısına geçtik. Daha çok çocukların bilimsel gelişmeleri için kullanılan bu
yapıda beni en çok şaşırtan şey, yüzlerce çocuğun belli kurallar çerçevesinde,
sakince ve ses çıkarmadan yemeklerini yemeleri oldu.
Göğüs numarası ve diğer eşyaları aldıktan sonra, İskoçya’nın
ünlü barlarından birini ziyaret ettik. Çok güzel bir atmosferde ve geleneksel
bir barda bulunmaktan çok keyif aldık.
Belirtmeden geçemeyeceğim: bölgede balık
çok ancak okyanus balığı lüferin tadını vermiyor. Kıymetini bilmek lazım.
Unutmadan: ödediğiniz katılım ücretinin büyük bir kısmı,
yarış organizasyonu tarafından Macmillan Kanser Araştırma fonuna bağışlanıyor. Ayrıca
hemen herkes en az bir yardım kuruluşuna daha kaynak bulmak için koşuyordu.
Bunu da not etmek istedim.
Oldukça düzgün bir profile sahip olan bu parkurda derecemi
bir miktar daha geliştirdim.